/

Mehmet Akif Ersoy’un İlham Veren Başarı Hikayesi

Mehmet Akif Ersoy, 1873 yılının aralık ayında İstanbul’un Fatih ilçesinin Sarıgüzel semtinde dünyaya gözlerini açtı. Babasının adı Mehmet Tahir Efendi, annesinin adı ise Emine Şerife Hanım olan Ersoy’un ondan küçük Nuriye adında bir de kız kardeşi vardı.

Mehmet Akif Ersoy’un Öğrenim Hayatı

Eğitim öğretim hayatına Fatih ilçesinde bulunan Emir Buhari Mahalle Mektebi adlı okulda başladı. Henüz daha ilkokuldayken babasından Arapça öğrenmeye başlamış ve az çok konuşmayı başarabilmişti. Mehmet Akif Ersoy, ortaöğrenim hayatına ise Fatih Merkez Rüştiyesi’nde devam etti. Ortaokuldayken ise Fatih Camii’nde verilen Farsça derslerine meraklanıp düzenli olarak dersleri takip etmeye başladı. Dil konusunda oldukça fazla yetenekli olan Ersoy, ortaokulu boyunca Arapça, Farsça ve Fransızca dilleri üzerine yoğunlaşıp, okuldaki derslerde de bu diller üzerine çok büyük başarılar gösterip sürekli birinci oldu.

Fatih Merkez Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra annesi medrese öğrenimi görmesi için Ersoy’a çok baskı kurdu. Fakat babasının desteğiyle Ersoy, 1885 yılında o dönemin gözde okullarından biri olan Mülkiye İdadisi’ne kaydoldu. Mutlu ve başarılı bir eğitim hayatı geçiren Mehmet Akif Ersoy, 1888 yılında okulunun yüksek kısmına devam ederken beklenmedik bir şekilde babasını kaybetti. Bu durum tüm aileyi kocaman bir yasa boğmuşken ertesi yıl da büyük Fatih yangınında evlerinin yanmasıyla babasız olan aile, evlerini yangında kaybederek bir kez daha çaresiz kaldı.

Meslek Hayatının Başlangıcı

Bu durum aileyi hem maddi hem manevi çok etkiledi. Bu olaydan sonra Ersoy, ailenin tek erkek üyesi olarak kardeşine ve annesine bakma sorumluluğunun farkına vardı ve meslek sahibi olmak için ilk adımı attı. Çok isteyerek ve severek okuduğu, babasının desteğiyle girdiği Mülkiye İdadisi’nden ayrıldı. O yıllarda yeni açılan ilk sivil veteriner yüksekokulu olan Ziraat ve Baytar Mektebi’ne (Tarım ve Veterinerlik Okulu) kaydoldu. Okulu yine başarıyla okuyup bitirdikten sonra hemen o dönemin Ziraat Bakanlığı’nda çalışmaya başladı.

Bu memuriyetinin ilk dört yılını teftişlerle geçirdi. Teftiş için Rumeli, Anadolu, Arnavutluk ve Arabistan’ı ziyaret eden Ersoy, bu sayede halkla ilişkilerini iyileştirdi ve onları yakından tanıdı. 1898 yılında ise İsmet Hanım ile evlendi. Bu evlilikten isimleri Cemile, Feride, Suadi, Emin, Tahir olan 5 çocuk sahibi oldu.

Mehmet Akif Ersoy, memurluk yaparken edebiyata olan ilgisini de göz ardı etmedi. Edebiyata hem ilgisi hem de oldukça çok olan yeteneği sayesinde bir sürü şiir yazdı. Resmi Gazete’de ve Servet-i Fünûn Dergisi’nde de çok beğenilen şiirleri ve yazıları yayımlandı. Şiir ve yazılar yazarken de aynı zamanda da edebiyat öğretmenliği yaptı. İstanbul’da bakanlık görevini yaparken bir yandan da öğretmen olan Ersoy, önce Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi’nde kompozisyon sonra da Çiftçilik Makinist Mektebi’nde Türkçe dersleri vermek üzere öğretmen olarak atandı.

Meşrutiyet’in İlanından Sonra

Meşrutiyet’in ilanından 10 gün sonra rasathane müdürü arkadaşı olan Fatih Hoca, Mehmet Akif Ersoy’u bir arkadaşı ile birlikte İttihat ve Terakki Cemiyeti‘ne üye yaptı. Fakat Ersoy, diğer üyelerin cemiyete üye oluş şekilden biraz farklı üye oldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye olanlar yemin olarak, “Cemiyetin bütün emirlerine kayıtsız şartsız itaat edeceğim” cümlesini söylemek zorunda olmasına rağmen Ersoy, “bütün emirlerine kayıtsız şartsız” ifadesine itiraz ederek “sadece iyi ve doğru olanlarına” diye değiştirip, böyle yemin edip üye oldu.

Meşrutiyet, Mehmet Akif Ersoy’un tekrar yayın dünyasına adım atmasını sağladı. Daha öncesinde bazı şiir ve yazıları birkaç gazete ve dergide yayımlanmasına rağmen eser yayımlamaya uzun süredir ara vermiş olan Ersoy, II. Meşrutiyet ile beraber 1908 yılında yayımlanan Sırat-ı Müstakim Dergisi‘nin başyazarı oldu.

1913 yılında kurulan Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin halk edebiyat yoluyla aydınlatma amacı güden yayın bölümünde Recaizade Ekrem, Abdülhak Hamid, Süleyman Nazif, Cenap Şahabettin ile beraber çalıştı. Ersoy; 2 Şubat 1913 tarihinde Beyazid Camii kürsüsünde, 7 Şubat 1913 günü Fatih Camisi kürsüsünde konuşarak halkı vatanı savunmaya çağırdı.

Balkan Savaşı’ndan sonra yayınları hükümetle ters düştüğünden aldığı ikaz üzerine 1914 yılında Darülfünun Müderrisliği görevinden ayrıldı. Bundan böyle sadece Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi’ndeki kompozisyon dersi verdiği öğretmenlik görevine devam etti.

Mehmet Akif Ersoy, Çanakkale Savaşı ile ilgili haberleri Berlin’de görev sırasındayken takip etti. 14 ay süren Çanakkale Savaşı’nın zafer haberini ise Arabistan’dayken aldı. Bu haber sonrasında duyduğu gurur ve hissettiği coşkuyla “Çanakkale Detanı” adlı ünlü şiirini yazdı.

Bunun üzerine Balıkesir’e giden Ersoy, 6 Şubat 1920 tarihinde Zağanos Paşa Camii’sinde çok etkileyici bir hutbe verdi. Bu etkileyici hutbeye hayran kalan halkın ilgisi ve isteği üzerinde birçok yerde hutbeler vermeye devam etti ve İstanbul’a döndü. Fakat verdiği bu hutbeler ve Kurtuluş Savaşı’na verdiği destek yüzünden Mehmet Akif Ersoy, görevinden alındı ve oğlu Emin ile Anadolu’ya geçti. Görevden alınmasının ardından Mustafa Kemal Atatürk, Sebil-ür Reşad Dergisi’ni Ankara’da çıkarması için Ersoy’a teklifte bulundu. Bunun üzerine Mehmet Akif Ersoy, 24 Nisan 1920 tarihinde TBMM’nin açılmasının ardından Ankara’ya vardı. Millî mücadeleye şair, hatip, seyyah, gazeteci, siyasetçi kimliklerinde katıldı. TBMM’nin açılışının ardından yine Mustafa Kemal Atatürk’ün isteği üzerine Burdur milletvekilliğine aday oldu ve seçildi.

1921 yılında o dönemin Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey’in ricası üzerine arkadaşı Hasan Basri Bey, Mehmet Akif Ersoy’u ulusal marş yarışmasına katılmaya ikna etti. Yarışmanın sonucunda kazanana verilecek 500 TL’lik ödül yüzünden önce bu teklifi reddetse de yarışmanın sonucunda kazanırsa ödülü almama şartıyla katılmayı kabul eder. Ersoy’un orduya ithaf ettiği büyüleyici İstiklal Marşı, Hamdullah Suphi Bey tarafından mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü ulusal marş olarak kabul edildi. Ersoy, ödül olarak verilen 500 TL’yi de Hilal-i Ahmer’de (Kızılay) olan kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Dâr-ül Mesai Vakfı‘na bağışladı.

1926-1936 yılları arasında Mısır’da yaşarken Kahiredeki bir üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi. Bu yılar arasında siroz hastalığına yakalandı. 17 Haziran 1936 yılında tedavi görmek için İstanbul’a döndü fakat iyileşemedi. 27 Aralık 1936 tarihinde ise İstanbul’da, Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda gözlerini dünyaya yumdu. Edirnekapı Mezarlığına defnedildi.

Halkın şairi olan Mehmet Akif Ersoy, “sanat toplum içindir” anlayışını benimseyen bir şairdi. Ersoy’un ilk büyük destanı “Çanakkale Şehitleri’ne” başlıklı şiiri, ikinci büyük destanı ise Bursa’nın işgali üzerine yazmış olduğu “Bülbül” adlı şiir oldu. Hayatı boyunca yazdığı tüm eserlerini de “Safahat” adlı kitapta topladı.

Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerinin bazılarına buradan ulaşabilirsiniz.

İstiklal Marşı’mızın kabulünün 100. yılında, milli marşımızın büyük şairi olan Mehmet Akif Ersoy’u saygı ve rahmetle anıyoruz..

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarım

Eric Yuan, Zoom’u Hayatımıza Katan Adam

Guccio Gucci, 1921 Yılında Kurulan Markanın Hikayesi

DC Comics’in 1934 Yılında Başlayan Hikayesi

Marvel Comics’in 1939 Yılında Başlayan Hikayesi

Airbnb’nin Başarı Hikayesi

Soichiro Honda’nın Başarı Hikayesi

Nurten Öztürk Successful Turkish female business person

Dilerseniz Girişim Haberleri İnstagram hesabına buradan ulaşabilirsiniz.

Dilerseniz Girişim Haberleri Linkedin hesabına buradan ulaşabilirsiniz.

Serra Taş

Müzikten, spordan ve gezmekten keyif alan bir üniversite öğrencisiyim. Her gün yeni bilgiler keşfedip bu bilgileri paylaşmak, farkındalık yaratmak, insanların hayatlarına biraz olsun iyi bir şekilde dokunabilmek ise beni ben yapan motive kaynaklarım.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.