Albert Einstein’in Başarı Hikayesi

Albert Einstein’in Erken Yaşamı

Albert Einstein 1879 yılının 14 Mart gününde Ulm, Almanya’da dünyaya gözlerini açtı. Babası bir satıcı aynı zamanda da mühendis olan Hermann Einstein, annesi ise Pauline Koch’tu. 1880 yılında Albert Einstein’in ailesi, Einstein’ın babası ve amcası Jakob’un, doğru akıma dayalı elektrikli ekipman üreten bir şirket olan Elektrotechnische Fabrik J. Einstein & Cie’yi kurdukları Münih’e taşındı.

Albert Einstein, 5 yaşından itibaren üç yıl boyunca Münih’te bir Katolik ilkokuluna gitti. Sekiz yaşında Luitpold Gymnasium’a (şimdi Albert Einstein Gymnasium olarak bilinir) transfer edildi ve burada yedi yıl sonra Alman İmparatorluğu’ndan ayrılana kadar ileri ilk ve ortaokul eğitimlerini aldı. Amcasının ve babasının bir teklifi kaybetmeleri üzerine fabrikanın işleri zorlandı. Kayıp, Münih fabrikasının satışını zorladı. Einstein ailesi iş aramak için İtalya’ya, önce Milano’ya ve birkaç ay sonra Pavia’ya taşındı.

Einstein’ın çocukluğundan beri matematiksel zekası herkesi büyülüyordu. Matematik ve fizik onun tutkusu haline daha 12 yaşında gelmeye başlamıştı. 12 yaşındaki Einstein, tek bir yaz boyunca kendi kendine cebir ve Öklid geometrisi öğrendi. Einstein ayrıca 12 yaşında Pisagor teoreminin kendi orijinal kanıtını bağımsız olarak keşfetti.

13 yaşında, felsefeyle ve müzikle daha ciddi bir şekilde ilgilenmeye başladığında Einstein, Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi ile tanıştı. Kant en sevdiği filozof oldu.

Aile Pavia’ya taşındığında, o zamanlar 15 yaşında olan Einstein, Luitpold Gymnasium’daki eğitimini tamamlamak için Münih’te kaldı. Babası oğlunun elektrik mühendisli olmasını istiyordu. Fakat Einstein okuldaki yetkililerle çatıştı ve okulun rejimine, öğretim yöntemine kızdı. Daha sonra, öğrenme ruhunun ve yaratıcı düşüncenin katı ezberci eğitimde kaybolduğunu yazdı. Aralık 1894’ün sonunda Pavia’daki ailesinin yanına gitmek için İtalya’ya gitti ve okulu bir doktor notu kullanarak bıraktı.

İtalya’da bulunduğu süre boyunca, “On the Investigation of the State of the Ether in a Magnetic Field” (“Manyetik Alanda Eter’in Durumunun İncelenmesi Üzerine”) başlıklı kısa bir makale yazdı.

17 yaşında, Federal Politeknik Okulu’nda dört yıllık matematik ve fizik öğretmenliği diploma programına kaydoldu.

Albert Einstein’ın müstakbel eşi, Mileva Marić adında 20 yaşında bir Sırp da o yıl politeknik okuluna kaydoldu. Öğretmenlik diploması dersinin matematik ve fizik bölümündeki altı öğrenci arasında tek kadındı. Sonraki birkaç yıl içinde, Einstein’ın ve Marić’in dostluğu bir aşka dönüştü ve müfredat dışı fizik üzerine tartışarak ve her ikisinin de ilgilendikleri kitaplar okuyarak sayısız saatler geçirdiler.

Albert Einstein’in Mucize Yılı

1900 yılında mezun olduktan sonra Einstein, neredeyse iki yıl boyunca bir öğretmenlik pozisyonu aradı. Sonunda Bern’de İsviçre Patent Ofisinde denetçi yardımcısı olarak çalışmaya başladı. Einstein, işi boyunca bir çakıl ayıklayıcı ve bir elektromekanik daktilo dahil olmak üzere çeşitli cihazlar için patent başvurularını değerlendirdi. 1903’te İsviçre Patent Ofisi’ndeki görevi kalıcı hale geldi.

Patent ofisindeki çalışmalarının çoğu, elektrik sinyallerinin iletimi ve zamanın elektriksel-mekanik senkronizasyonu ile ilgili sorularla ilgiliydi; bu, Einstein’ı ışığın doğası ve ışığın doğası hakkında radikal sonuçlara götüren düşünce deneylerinde göze çarpan iki teknik problemdi.

Albert Einstein’ın “mucize yılı” olarak adlandırılan 1905 boyunca, Annalen der Physik’te her biri modern fiziğin gidişatını değiştirecek dört makale yayınladı. Einstein ayrıca 1905’te doktorası için bir makale sundu.

Diğer bilim adamları, özellikle Henri Poincaré ve Hendrik Lorentz, özel görelilik teorisinin parçalarına sahipti, ancak tüm teoriyi bir araya getiren ve bunun evrensel bir doğa yasası olduğunu ilk fark eden Einstein oldu. 19. yüzyılda fiziğin iki ayağı vardı: Newton’un hareket yasaları ve Maxwell’in ışık teorisi.

İlk başta Einstein’ın 1905 makaleleri fizik topluluğu tarafından göz ardı edildi. Bu, sadece bir fizikçinin, belki de kendi kuşağının en etkili fizikçisinin, kuantum teorisinin kurucusu Max Planck’ın dikkatini çekmesinden sonra değişmeye başladı.

Planck’ın övgü dolu yorumları ve yavaş yavaş teorilerini doğrulayan deneyler sayesinde Einstein, Solvay Konferansları gibi uluslararası toplantılara ders vermeye davet edildi ve akademik dünyada hızla yükseldi. Kendisine Zürih Üniversitesi, Prag Üniversitesi, İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü ve son olarak Kaiser Wilhelm Fizik Enstitüsü’nün direktörlüğünü yaptığı Berlin Üniversitesi de dahil olmak üzere giderek daha prestijli kurumlarda bir dizi pozisyon teklif edildi.

Kasım 1915’te Albert Einstein, başyapıtı olarak kabul ettiği genel görelilik kuramını nihayet tamamladı. Dünya çapında konuşması için davetler yağmaya başladı. 1921’de Einstein, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Japonya ve Fransa’yı ziyaret ederek birkaç dünya turunun ilkine başladı. Gittiği her yerde, kalabalıklar binleri buluyordu.

“Fotoelektrik Etki” Yasasını Keşfettiği İçin Nobel Ödülüne Layık Görüldü

1921’de teorik fizikteki etkileyici hizmetleri ve “Fotoelektrik etki” yasasını keşfettiği için Nobel ödülü ödüllerini aldı.

Başarı hikayesi bitti. Peki ya Peter Dinkagle’ı ne kadar tanıdığını test etmek ister misin? Eğer cevabın “evet” ise ALBERT EINSTAIN’I NE KADAR TANIYORSUN? testimize göz atmayı unutmayın.