/

13 Soruda Zeynep Dereli ve Tink

Bu hafta 13ilinmeyenler’de konuğumuz Zeynep Dereli. Zeynep Dereli’yi ve onun değerli girişimi Tink’i bu röportajda daha iyi tanıyacaksınız. Keyifli okumalar…

1)Biz sizi çok yakından takip ediyoruz, fakat sizi daha yakından tanımak isteyen okurlarımız için bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

Öncelikle güzel ülkemizde, sevgi dolu bir ailede yetişmiş bir Türk kadınıyım. Anneyim. Evladım. Ablayım. Teyzeyim. Arkadaşım. Girişimciyim. Hayat boyu öğrenciyim. Eğitim gönüllüsüyüm. Bir kitabın yazarıyım. Hayatta kalbinin pusulasında ilerleme fırsatını ve cesaretini bulmuş bir insanım.

Ortaokul ve lise eğitimimi Üsküdar Amerikan Lisesi’nde tamamladıktan sonra ABD’de Princeton Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği sonrasında ekonomi ve matematik okudum. Princeton’da üniversite öğrencisiyken, 1994’te Oyun Teorisi’yle Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazan ünlü dahi John Nash’ten de matematik dersleri alma fırsatı yakaladım. Hemen ardından Londra’daki SOAS Üniversitesi’nde Kalkınma Ekonomileri ile İslam Sanatı alanında yüksek lisans yaptım.

Kariyerime Osmanlı Bankası ve İstanbul’daki Dundas&Ünlü Menkul Kıymetler’de finans alanında başladım. Daha sonra Londra’da Shell Trading and Shipping firmasında Risk analizi, Araştırma ve Mevzuat Uyum takımları ve Shell Türkiye’de Finansal Analizci ve Tedarik Analizcisi olarak çalıştım.

Kariyerimin ikinci bölümüne ise Atlantik Konseyi Karadeniz Enerji ve Ekonomik Forumu’nun direktörlüğü, SKY Türk ve CNBC-E kanallarında siyaset gündemine ilişkin haftalık “Liderler ve Kararlar” programının yapımcılığı ve sunuculuğunu üstlendim. Kurumsal kariyerimin son kısmında ise APCO Türkiye’nin kuruculuğunu ve CEO’luğunu daha sonra da Londra ofisinde yönetici direktörlüğünü üstlendim.

Aklımın bir yanında sürekli büyük bir şeyin parçası olma fikri vardı. Kendi işimi kurmak benim için geleneksel bir işletme kurmak ya da bir markayı meydana getirmekten çok daha ötesiydi.

Yaşadığımız dijital çağda her alanda kendini gösteren paradigmatik değişimlerle, bireylerin gelişen ve hızla değişen dünyaya uyum sağlayabilmeleri için sahip olmaları gereken bilgi ve becerileri de farklılaştıdığını fark ettim. Bireylerin yaşadıkları çağın ihtiyaçlarına cevap verebilmelerini, yaşamlarını sürdürebilmelerini, üretken olabilmelerini sağlayan ve dijital çağ yetkinlikleri olarak adlandırılan bu becerilerin, büyük ölçüde eğitim yoluyla kazanılabileceğini görüyordum.

Dolayısı ile ülkemizin ve insanımızın dijital çağda lider konuma geçebilmesi için yeni bir eğitim modeline ihtiyaç olduğu kafamda netleşti. Bu vizyonu bir senelik bir ArGe çalışması sonrasında Eylül 2017’de eyleme dönüştürme imkanım oldu. Türkiye’nin ilk ve tek odağı insan olan teknoloji koleji Tink, Teknoloji ve İnsan Kolejleri 2017-2018 eğitim öğretim yılında kapılarını geleceğin liderlerine açtı.

Bu süreçten öğrendiklerimizi bir araya getirerek, Türkiye’ye özel ve dijital çağa uygun bir eğitim modelini ortaya koyduğum “Dijital Yerliler/Yeni Nesil Eğitim Modeli” kitabım da Ekim 2019’da yayınlandı.

2) Girişimciliğin size ne ifade ettiğini, sizin için ne anlama geldiğini çok merak ediyoruz. Girişimcilik sizin için ne ifade ediyor?

Girişimcilik değer üretme gayretidir. Toplumsal sorunlara çözüm olabilecek düşünceyi eyleme geçirme cesareti ve dirayetidir.

3) Girişimcilik kariyeriniz nasıl başladı? Kendinize inandığınız, bu yoldaki ilk anınızdan kısaca bahsedebilir misiniz?

Kurumsal kariyerimin son kısmında daha evvel de uzun seneler yaşadığım İngiltere’ye gitmiştim. 2015 senesinde dünyanın teknoloji ile nasıl büyük bir değişimin eşiğinde olduğunu gözlemleme imkanım oldu. Ve gördüm ki teknolojik gelişmelerin ışığında insanları tam anlamıyla insan olmaya teşvik eden bir eğitim sistemine ihtiyacımız var. Sizlere ilk okuduğunuzda tuhaf gelebilir ama makineler bizi daha bilinçli olmaya, daha eleştirel düşünmeye ve kendimizi çok daha net ve sofistike bir şekilde ifade etmemize itecek. En önemlisi eğitimde yapay zekâ ile insan olmanın anlamı olan her şeyin yeşermesini göreceğiz.

Yapay zekâ insanların düşünce ve etkileşim şeklini değil, zekânın tanımını değiştirmekteydi.

IQ bir zamanlar insanların etkili düşünme ve bilgi edinme yeteneklerini ölçmenin en etkili yolu olarak kabul ediliyordu. Ancak bu hızla değişiyor. Makinelerin IQ’su olacağına göre, daha önce önemsiz sayılan diğer sosyal yetkinlikler artık önem kazanıyor. Bunlar merak zekâsı, duygusal zekâ, sanatsal zekâ, kişisel zekâ, dijital zekâ, ahlaki zekâ, manevi zekâ ve kolektif zekâ olarak tanımlanabilir.

Ülkemizde henüz bu konuda kapsamlı bir çalışma yapılmıyordu. Bu noktada kurumsal kariyerimde biriktirdiğim deneyimimle insanımız için yeni nesil bir eğitim modeli kurmak için kolları sıvamaya karar verdim. Doğru yolda olduğumu ise 2016 yazında OECD’nin Paris’te gerçekleştirdiği 1 Erken Çocukluk Konferansına katıldığımda ve OECD’den Andreas Schleicher ve ekibi ile toplandığımda fark ettim. Zaman eğitime varımızı yoğumuzu yatırma zamanıydı.

4) Her mesleğin kendine göre zor ve kolay olan yanları vardır. Sizce girişimciliğin en zor ve en kolay yanları nelerdir? ve sizce bir girişimde ve girişimcide olmazsa olmaz olan nedir?

Girişimcilik hayatımda çıktığım en zorlu yolculuk. Kendimi gerçekleştirme niyetimi eyleme dönüştürmek beraberinde birçok zorluğu, fedakarlığı, uykusuz günleri ve kalp kırıklıklarını getirdi. Çünkü inovasyon ortaya konduğu anda herkes tarafından kabul gorse zaten inovasyon olmaz. Dolayısı ile insana ihtiyacı olan ama ihtiyacı olduğunu henüz bilmediği bir ürün, hizmet veya çözümü sunmak demek. Bunu başarabilmek için bir adanmışlık, ama aynı zamanda da rasyonel bakış açısı gerekiyor. Arasında çok ince bir çizgi var. Nereye kadar zorlamak lazım, nerede pes etmek veya yöntem değiştirmek lazım bilmek gerekiyor. İşte bu ikisi en zor ve en kolay yanları.

Kendini gerçekleştirme arzusu, dirayeti ve cesareti olmazsa olmazdır.

5) Sizi daha yakından tanıyabilmek için; bu noktaya kadar gelebilmenizi sağlayan en önemli özelliğiniz, güçlü yönünüz sizce nedir? Kendinizde zayıf bulduğunuz yönler nelerdir?
Ben profesyonel hayatımı ikiye ayırıyorum eğitim gönüllüsü olarak Teknoloji ve İnsan Kolejleri’ni yani Tink’i kurmadan önce yaptıklarım ve Tink ile eğitim gönüllüsü olarak sürdürdüğüm hayatımı bir eğitimci olarak resmiyete dönüştürdüğüm dönem diye. Daha önce ağırlıklı olarak finans konusunda çalışıyordum. Tink öncesini de yine kendi içinde ikiye ayırabiliriz diye düşünüyorum.
2016’dan itibaren ise Tink’li hayat başladı. Aslına bakarsanız Tink’i kurana kadar yaptığım tüm çalışmalar adeta beni Tink’e hazırladı. Çünkü tüm çalışmalarım bana şunu gösteriyordu ülkemizin de dünyada rekabet edebilir, gelişmiş ülkeler arasında yerini alabilmesinin yolunun dijital çağın ihtiyaçlarına uygun bir eğitim ve öğretim modeli geliştirmek olduğunu bu dönemde gözlemledim. Ve işte tam da bu amaçla Türkiye’nin odağı insan olan ilk teknoloji koleji Tink’i kurduk.

Teknoloji bizim onu kullandığımız şekliyle ya yararlı ya zararlı. Peki neden böyle büyük bir imkanı biz kendi faydamız için kullanmayalım, imkanlarımızı iyileştirmek için ondan yararlanmayalım. Biliyorsunuz bu salgın sürecinde pek çok alanda başta kendimizi, ihtiyaçlarımızı, isteklerimizi sorguladığımız süreçlerden geçiyoruz. O halde bu süreçte bir de hepimizin ortak konusu ve önceliği olan çocuklarımız, gençlerimiz için ne istiyoruz, neler hayal ediyoruz ve neler yapmak istiyoruz diye de düşünmenin zamanıdır.Başarımın arkasında ailem ve en önemlisi ekip arkadaşlarım var. Onlar olmasa düşüncemi eyleme geçirmem kesinlikle mümkün olmazdı. Her birine ayrı ayrı teşekkür ederim.

6) Bizler çoğu zaman her girişimcinin bir rutini vardır diye duyuyoruz. Sizin genel olarak hiç ertelemediğiniz bir rutininiz var mı? Varsa bu rutinin girişimcilik adına olumlu etkileri nelerdir?

Evet bu doğru. Ben erken yatıp erken kalkan bir insanım. Yediğime dikkat eden, spor yapan bir insanım. Ama en önemlisi boş vaktimi çok kıymet verdiğim ailemle geçiriyor olmam. Sevgi dolu bir ortamda olmak girişimciliğin zorluklarını atlatmak için kritik önem taşıyor. Bu yolda Tink girişiminizi 4 yıldır sımsıkı tutup çok yol kat ettiğinizi görebiliyoruz.

7)Kendinizi girişimciliğin o tatlı bağımlılığına adadığınızı hissedebiliyoruz. Varsa bu girişiminizde sizi en çok zorlayan bir anınızdan kısaca bahsedebilir misiniz? ve hiç pes edip bu işten vazgeçtiğiniz bir an oldu mu? Olduysa ondan sonra kendinizi nasıl motive edip o dipten çıkarttınız?

Sadece bir anı değil, beni çok zorlayan birçok anı var. Ama unutamadığım insanlığını unutmuş birkaç insanın etrafına verdiği zarar. İlahi adalete çok inandığım için detaya girmem gerekmiyor.

Herşeyden vazgeçecek noktaya birkaç sefer geldim. Ağlamaktan uyuyamadığım, kendimden şüpheye düştüğüm anlar oldu. Ama buradan çıkışta bana hep bu yola giriş nedenimde ki saflık ve insana hizmet edebilme hedefim yardımcı oldu. Niyetiniz temiz olunca zorlukları tevekkülle aşmak mümkün oluyor.

8) Girişimciliğin en sevdiğiniz yönü nedir? Tüm bu zorluklara rağmen mutlu olduğunuz anlara odaklanalım. Hangi aşaması sizin için en tutku duyduğunuz an olarak tanımlanabilir?

Hepimizin hayatını derinden etkileyen pandemi sürecinde kayıplar yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Bilim insanları henüz pandeminin nasıl biteceğini söyleyemiyor. Umarım en kısa sürede pandemic son bulur. Ancak bu zorlu süreç beraberinde bazı önemli fırsatları getirdi. Gelecek dediğimiz şey salgın ile bir anda geldi ve teknoloji ile uyumlu bir hayat sistemi kurmamız gerektiğini bize anlattı. Bundan şunu kastediyorum; salgının ilk günlerinde tüm dünya evimize kapandık. Ama hepimiz evde otururken üretim, planlama yani çalışma devam etmeliydi ki biz hayatta kalabilelim.

Eğitim devam etmeliydi ki çocuklarımız ve gençlerimizin geleceğinde kayıplar yaşanmasın. Pandemi dönemi Tink, Teknoloji ve İnsan Kolejleri’nin eğitim modelinin ne kadar doğru olduğunu kanıtladı. Dolayısı ile biz bir eğitim modeli geliştirmek zorunda kalmadık. Zaten kuruluş felsefemiz kapsamında uzaktan eğitime uygun teknopedagojik içerikleri oluşturmuş, tüm öğretmenlerimizin, öğrencilerimizin ve velilerimizin dijital yetkinliklerini geliştirmiştik. Çünkü yüz yüze eğitimin pedagojisi ve içeriği ile uzaktan eğitimin pedagojisi ve içeriği aynı değildir. O nedenle en az alt yapı, dijital yetkinlikler kadar dijital içeriklerin ve materyallerin de önemine inanıyorduk.

Biz Mart-Haziran 2020 süresince Tink’in online eğitimini tüm Türkiye ile YouTube kanalımız üzerinden eş zamanlı olarak paylaştık. Öğrencimiz olmayan 1.789 çocuğumuz Tink’in eğitiminden ücretsiz yararlandı.
Kanıtlanmış eğitim modelimiz ve dijital teknolojilerde uzman öğretmenlerimiz ile birimiz hepimiz, hepimiz birimiz anlayışımızı hayata geçirdik. Tüm Tink Ailesi bunu büyük bir fedakarlıkla yaptı.
9) Sizi başarıyla takip eden birçok girişimci, belki de attığınız her adımdan etkileniyor ve sizi idolü olarak seviyor. Peki sizin bu yolda bir idolünüz var mı? Tüm hayatınız boyunca size ilham veren, sizi motive eden şeyler nelerdir?

Başından beri en büyük inancım ve öngörüm eğitimde teknolojinin doğru ve etkin kullanımı eğitimin sınırlarını kaldırabileceği; en kaliteli ve kişiselleştirilmiş eğitimi her yerde sağlamanın önünü açabileceğiydi. 

Pandemiden evvel de teknolojide ki hızlı gelişmeler hayatımızın her alanını etkilemeye başlamıştı. Ancak bunlardan en az konuşulan alan ama en büyük etkiye sahip olacak alan eğitimdi. Eğitimde teknoloji dendiğinde aklımıza sadece tabletler ve akıllı tahtalar gelse de asıl konu süreç ve uygulamalardı.

Biz ise Tink, Teknoloji ve İnsan Kolejleri’ni kurarak eğitimde teknolojinin etkili kullanımının eğitimin yüzünü nasıl değiştireceğini gösterdik. Bu heyecan verici gelişmelerin ışığında hem öğretmenlerimiz hem de öğrencilerimiz çeşitli eğitim teknolojilerinden yararlanmaya başladılar, öğretmenlerimiz teknolojiyi sınıflarına nasıl entegre edeceklerini öğrendiler ve uyguladılar.

Tink’te teknoloji tabletler veya pahalı akıllı tahtalarla değil; öğrenme süreci ile ilgili oldu. Teknolojiyi öğrenme sürecini iyileştirmek ve öğrencilerimiz kadar öğretmenlerimizin de kendisini gerçekleştirmesini amaçlayarak kullandık. Öğrencilerimiz teknoloji ile öğrenmeye daha fazla ilgi duydu. Teknoloji öğretmenlerimizin yerine elbette geçmedi. Başlıca kullanımı, öğrencilerin eğitim faaliyetlerine katılımlarını artırarak daha iyi öğrenmelerini sağlamak oldu.

Tink ile bir eğitim reformu başlattık.

Teorik eğitim modelinde amaç ve çıktı odaklı olan süreci, bilginin toplanması, sorgulanması, analizi, uygulanması ve sorunların çözümü yönünde yeniden yapılandırmaya başladık. Uygulanabilir, bilgiye dayalı eğitim modeli kurguladık. Lisemizde öğrencilerimizin kendilerini tanımalarını, gerçek hayat deneyimi ile farklı kariyerleri deneyimlemelerini sağladık.

Herşeyi tek başımıza yapmamızın mümkün olduğunu bildiğimiz için Tink eğitim ekosistemini ve sosyal iklim organizasyonu oluşturduk. Sanayi, kamu ve sivil toplum ile işbirliği yaptık.

Uluslararası işbirliklerini, değişim programlarını, ortak programları sadece farklı eğitimimizin değil aynı zamanda farklı kültür ve deneyimlerin paylaşılması ve kültürel zenginlik boyutuyla değerlendirdik ve teşvik ettik.
Öğrencimizi merkeze aldık. Öğrencilerimize öğrenmeyi öğrettik.
Öğretmenlerimizin kariyer planlamasına ve hayat boyu öğrenme imkanlarına çok büyük önem verdik. Önce öğretmenlerimizi dijital yetkinlikler ve araçlarla donattık.
Kurulduğumuz andan itibaren dijital mecralarda uzatkan öğrenme taleplerinin artacağı göz ününde bulundurarak teknolojik altyapımızı ve teknopedagojik içeriklerimizi hazırlamaya başladık. Sadece derslerde değil ölçme ve değerlendirmede de yeni teknolojileri kullanmaya başladık.
Bir eğitim öğretim kurumu olarak ‘öğrenen organizasyon’ (Learning Organization) olduk. Yaşam boyu öğrenmeyi eğitimimizin ana felsefesi yaptık.
Tüm bu çalışmalarımız, eğitimde olumlu sonuçlar vermeye başladı. Fakat hala yolun başındayız. Her geçen gün bir önceki güne göre bir adım ileriye giderek, hem öğretme hem de öğrenme süreçlerini iyileştireceğiz.
10) Okurlarımıza en sonuncu girişiminiz olan Tink hakkında bilgi verebilir misiniz?

Tink’te, insanın merkezde olduğu ve teknolojik imkanların sonuna kadar kullanıldığı modern bir eğitim fırsatı yaratıyoruz. Teknolojiyi; eğitimine, sosyal hayatına ve kariyerine entegre edecek gençleri, dijital yetkinlikler ve girişimcilik ruhu kazandırarak yetiştiriyoruz.

Bu yöntemi geliştirmemizin nedeni, bilgiyi depolamanın önem taşıdığı sanayi toplumu eğitim sisteminin artık ihtiyaçları karşılamıyor olması. Bu nedenle yeni ve fark yaratacak bir eğitim paradigması oluşturmak günümüzün en önemli ihtiyacı. Bu paradigmayı yaratırken ortaya çıkan yeni dünyanın ihtiyaçlarını ve sağladığı yeni olanakları iyi değerlendirmek ve doğru kullanmak gerekiyor. Bizim çalışmamızın ortaya çıkardığı sonuç şu:

Teknolojinin sağladığı imkanların artması ile çocukların geleceklerine uzanmalarını sağlayacak eğitim, sürekli gelişimlerine hizmet edecek bir platforma dönüşmeli çünkü belirsizliklerin giderek arttığı ve değişimin hızlandığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu dünyadaki tek mutlak gerçek, değişim olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle eğitimin en önemli misyonu, adaptasyon kabiliyetini artırması ve hayat boyu öğrenme bilincini kazandırmak.

Dijital yerliler olarak tanımladığımız Z kuşağı gençleri, dijital bir dünyanın içerisine doğan ve dijital ortamları etkin bir şekilde kullanabilen bireylerden oluşuyor. Onlara, tablet, akıllı telefon, televizyon ya da bilgisayarın nasıl kullanıldığını göstermeniz gerekmiyor. Adeta teknoloji ve sanal ortamın nasıl kullanıldığını öğrenerek dünyaya geliyorlar.

Z kuşağının önemsemediklerine bakıldığında bu değişim dinamiği çok daha iyi anlaşılabiliyor. Z kuşağı standart sosyal çevre ve meslekleri, katı ve genel kuralları beğenmezken, bu kesimin bunların yanında tepki duydukları bir kesim de yaratıcılığa izin vermeyen eğitim ve iş çevreleri. Bunların bütünü, Z kuşağı ile birlikte gelen değişim ihtiyacını ortaya koyuyor.

Bu değişim ihtiyacını ve dinamiğini doğru kanallara yönlendirerek başarılı sonuçlar ortaya çıkarmak için teknolojik bakış açısı ile eğitim sisteminin yenilenmeye ihtiyacı var. Hatta belki temelden, yeniden düşünülmeli ve düzenlenmeli. Teknolojiyi eğitimin demokratikleştirilmesi, kişiselleştirilmesi ve dijital çağa uygun hale getirilmesi için kullanmalıyız. Öğretmenlerimizin eğitimi, eğitimde ekosistem anlayışı, öğrencilerin taleplerinin dinlenmesi gerekiyor.

Bu formülü hayata geçirmek için farklı düşünüp hayal kurabilen ve teknolojinin imkanlarını kullanarak bunları hayata geçirebilen çocuklara ya da geleceğin büyüklerine ihtiyacımız var. Dijitalleşen dünyada teknolojinin sağladığı olanaklarla barışık olmak çocukların hayallerini gerçekleştirebilmesi için önemli bir olanak yaratıyor. Tek sınırın gökyüzü olduğu bu dünyada hayal kurabilen ve kendini gerçekleştirebilen çocuklar başarılı olacak.

Tüm bu nedenlerle Tink, Teknoloji ve İnsan Kolejleri’ni kurarken insanın merkezde olduğu ve dijital çağa hazır gençlerin yetiştirildiği bir okul olmasını hedefledik. Tink’te Milli Eğitim Bakanlığı’mızın müfredatının yanı sıra akademik ekibimiz ve danışma kurulumuzca hazırlanmış anaokulundan 12 Sınıfa kadar devam eden haftada 6 saatlik Tink Diploma Programımızı uyguluyoruz. Merkezinde insan ve teknoloji olan Tink eğitim öğretim sistemimizde, öğrencilerimizin kişisel beceri ve tercihlerine uygun bireyselleştirilmiş eğitim programları, akran öğrenimi, proje tabanlı öğrenme ve gerçek hayat deneyimi edinme gibi dijital çağda eğitimi tanımlayan hususlara da yer veriyoruz.

Tink’te öğrencilerimizin teknolojik yetkinlikleri gibi insani yetkinliklerinin de geliştirilmesini önceliklendiriyoruz. Bu kapsamda akademik olarak kendini kanıtlayan Tink Diploma Programına Mert Fırat liderliğinde Das Das ve Inogar Art Sanat Akademisi Programını da ekledik.

Tink mezunları %100 başarı sahibiler. Mezunlarımız Türkiye’de Boğaziçi Üniversitesi’nden, ODTÜ’ye, yurtdışında Almanya’da Münih Teknik Üniversitesi’nden, ABD’de Rutgers, Ecole 42, Syracuse gibi lider üniversitelere kabul edildiler. Tink Lisesi’nde yurt dışında okumak isteyen öğrencilerimize İngilizce olarak Advanced Placement (AP) branş dersleri ve SAT hazırlık dersleri de veriyoruz. Harvard Üniversitesi dersleri ile yaz okulumu programı uyguluyoruz. 2020 senesinde dünyanın en inovatif 100 okulu arasına girdik. AB’nin Mükemmeliyet Merkezlerinden biri olarak ülkemizi gururla temsil ediyoruz. 

Eğitimimizin kalitesini özgün içeriklerimiz, yetkin öğretmenlerden oluşan kuvvetli akademik kadromuz, ulusal ve uluslararası bağlantılarımız, öğrencilerimizin kalitesi ve vizyonumuz belirliyor.

Teknoloji, STEM ve inovasyon odaklı eğitim öğretim imkânı sunduğumuz ve kendi geliştirdiğimiz özel müfredatı, buna uygun eğitim ortamında, teknoloji altyapısı ile özelleştiriyoruz. Tink’te öğrencilerimizi Türkiye’nin en kapsamlı, vizyoner ve iyi sosyal ağına sahip olarak yetiştirmek için büyük emek sarf ediyoruz. Tink, kendi sosyal ağını öğrencisiyle paylaşan ve öğrencinin seçtiği Tink partneriyle proje çalışmalarını deneyimlemesini destekleyen bir yapıya sahip. Böylelikle öğrencilerimiz, sosyal hayatları ve kariyerlerini geliştirirken, girişimcilik ruhu da kazanıyorlar.

Biz Tink’te, akademik mükemmeliyetin yanı sıra hayat ve çalışma becerilerinin de geliştirilmesine büyük önem veriyoruz. Tink eğitim modelimiz, düşünce ile eylemi kişiliğinde birleştiren, çözüm odaklı genç insan kavramını karşımıza çıkarıyor. Bu anlamda biz öğrencilerimize yani Tink Jenerasyonuna, kar yerine değer yaratmanın önemini vurgulayan bir bakış açısı kazandırmayı hedefliyoruz. Gençlerimizin öğrenimleri sonunda hayata tutkuyla bağlanacakları kariyer seçimleri yapmalarını destekliyor ve kar yerine değer yaratmanın önemini vurguluyoruz.

Tink Jenerasyonunun temel özellikleri teknoloji okur yazarlığı, inovasyon kültürü ve çok kuvvetli networkleridir. Böylece öğrencilerimizin global değişimin ortasında çok önemli bir rol oynamaya aday olduklarını söyleyebilirim.

11) Peki Tink isminin bir hikayesi var mı? Önceden belirlediğiniz bir isim miydi yoksa öylece aklınıza mı geldi?
Elbette var. Tink’te eğitim modelini oluştururken önce dijital çağ yetkinlik ihtiyaçlarını tanımladık. Dijital çağda neler değişti? Bizim nelere ihtiyacımız var? Nasıl gençler yetiştirmeliyiz ve gençlerimiz ileride neye ihtiyaç duyacak? Toplumsal ihtiyaçların haritasını çıkartık. Ne kadar gencimiz var? Bu gençler mezun olduktan sonra ne gibi mesleklerde çalışacak? Ne gibi yetkinliklere ihtiyaçları var?
Yeni eğitim modelinin yetkinlik bazlı olması gerekiyor, meslek bazlı değil. Yeni mühendis ya da yeni doktor yerine analitik zekâya sahip veya tıbbi bilgisi olan insan diyebilmeliyiz. Bunların her birini kendi içinde ayırabiliriz. Mesela doktorun da hekim ve cerrah olanıyla pratisyen hekim ya da uzman olanı arasında fark var.
Makinelerin her şeyi yapmaya başladığı bir dönemde, robotları kontrol edebilecek, onlara yön verebilecek nesiller yetiştireceğimiz bir iklimin eşiğindeyiz.
İnsan ile teknolojinin birbiriyle bütünleştirilmesi ve insanın teknolojiyi anlar, kullanılır ve geliştirir hale gelmesi, bu değişimin en temel özelliği olmak durumunda.
Bu noktada, dijital çağ yetkinliklerine baktığınızda en öne çıkan konular aslında sosyal kabiliyetler. Temel bilgilerin yanı sıra sosyal kabiliyetleri geliştirecek bir eğitim modeline ihtiyaç var çünkü öğrenciler öğrenmeyi öğrenmek zorunda. Aslında çocuklarımıza, gençlerimize ilk öğretmemiz gereken şey bu.
Duyguyu yönetme ve kullanma ve bağlamın etkilerini dikkate alma becerimiz, eleştirel düşünmenin, yaratıcı problem çözmenin, etkili iletişimin, uyarlamalı öğrenmenin ve iyi karar vermenin anahtar bileşenleri. Tüm bunlar, eğitim sistemlerimizin insanların teknolojiyle nasıl etkileşime girdiğine (örneğin, öğrencilere kodlamayı öğreterek) değil, aynı zamanda teknolojinin yakında yapamayacağı şeyleri nasıl yapabileceklerine de odaklanması gerektiğini göstermektedir.
Dolayısı ile insan için teknoloji çağındayız. Okulumuzun ismini de bu önemli kavramları bir araya getirerek oluşturduk. Tink aynı zamanda İngilizce’de düşünme manasına gelen “Think”e çok yakın ve yaparak öğrenme manasına gelen “Tinkering”I de çağrıştırıyor. İsmimiz bu çağrışımları da yaptırarak, yerel ama global bir vizyonu yansıtacak şekilde özenle seçildi.
12) Sizi takip ederek başarılarınızı izliyoruz, peki Tink’in ilerideki hedefleri nelerdir? Ne gibi yenilikler planlıyorsunuz?
Gerçek değişiklikler ve yapıcı yıkım genellikle “aşağıdan” yukarıya doğru gelir: bireyler iş yapış şekillerini değiştirir ve kanun yapıcılar onlara ayak uydurmak zorunda kalır. Dijital çağda yeni teknolojiler yaşam tarzımızdan, kültürümüze birçok konuda büyük değişiklikler getirdi. Bu değişim pandemic ile birlikte hızlanarak devam ediyor.
Değişimden kaçılamayacağını yüzyıllar öncesinde Heraclitus’un söylediği şu ünlü söz bizlere hatırlatıyor: “Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir.” 
Eğitimde de devrim örgün eğitim kurumlarının değişimi ile değil, bu hizmetten faydalanan gençlerin öğrenme şekillerinin değişimi ile olmaya başlamıştı. Tink, Teknoloji ve İnsan Kolejleri’de bu değişimin kurumsal öncüsü oldu. 
Her çağın kendine has dinamikleri mevcut… Öğrenme modelleri de bu dinamiklere göre şekil alıyor. Yeni çağın öğrenme modeli ise; bireyselleştirilmiş öğrenme. 
Bu değişimlere ayak uydurmak için eleştirel düşünme, takım çalışması, doğru bilgiyi bulma, zorlu sorunları çözme, yaratıcı düşünme ve duygusal zekamızı geliştirme becerilerine sahip olmamız gerekiyor. Bu becerileri geliştirmek mümkün; ancak doğru eğitim yöntemleriyle. Bunun farkında olan veliler ve gençler Tink’e geliyorlar.
Tek tip insan yetiştirmek üzere kurulan, yaratıcılığı değil ezberciliği ödüllendiren geleneksel eğitimden çıkarak; her bireyin kendi kendisini geliştirebileceği, birbirinden öğrenmenin sağlandığı, öğretmen ve eğitimcilerin koç/kolaylaştırıcı oldukları eğitim modeline sahip Tink, Teknoloji ve İnsan Kolejleri, Eylül 2021’den itibaren partner okulları üzerinden bu modelini tüm Türkiye’ye sunacak.
13) Son olarak girişimci adaylarına veya girişimcilere söylemek istediğiniz bir şey var mı? Tavsiyelerinizi bizlerle paylaşır mısınız?
Bugünün ütopyaları ve distopyaları içine sıkışmış gençlerin doğruları annelerinin ve babalarının değil ancak kendi yöntemleriyle bulmaları gerekiyor. Ama doğru yetkinlikleri kuşanarak ve elinin altındaki teknolojiyi iyi tanıyarak.
Sadece sınav başarısı için değil, hayat başarısı için çalışmak gerekiyor. Kendinizi tanımak doğru seçimleri yapmanın ilk adımı. Düşünce ile eylemi kişiliğinde birleştiren, çözüm odaklı genç insan kavramı başarılı girişimcileri özetliyor.
Bağlantılar kurma ve bu bağlantıları aktif olarak kullanmak olarak tanımlanan sosyal ağın önemi her geçen gün artıyor. Bağlantılarımız hayatımızı ciddi oranda etkiliyor. Yani geçmiş başarı ve başarısızlıklarınızı incelediğimizde çevrenizdeki insanların etkisini net bir şekilde görüyoruz. İstesek de istemesek de çevremiz hem başarımızı hem de hayat kalitemizi etkiliyor. Bu yüzden kimi tanıdığımız, kimle bağ kurduğumuz hayati derecede önemli.
Girişimcilik belkide hayatınızda çıkacağınız en zorlu yolculuk. Ama değer üretme hedefi ile kalbinizi ortaya koyarak çıkarsanız azimle başarı olacağınıza inanıyorum. Doğru ekip kurmanın ve ekibiniz kadar olduğunuzunda önemini lütfen unutmayın.

Bu röportaj için Girişim Haberleri ailesi olarak Zeynep Dereli’ye çok teşekkür ederiz.

Zeynep Dereli Linkedin hesabına buradan ulaşabilirsiniz.
Zeynep Dereli Instagram hesabına buradan ulaşabilirsiniz.
Tink LinkedIn hesabına buradan ulaşabilirsiniz.
Tink Instagram hesabına buradan ulaşabilirsiniz.
İlginizi Çekebilecek Diğer 13ilinmeyenler Röportajlarımız

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.