Bu ay 13ilinmeyenler köşemizde konuğumuz; STETO Kurucu Ortağı Ata Özdemir. Keyifli okumalar!
1)Biz sizi çok yakından takip ediyoruz, fakat sizi daha yakından tanımak isteyen okurlarımız için bize biraz kendinizden ve girişimcilik öykünüzden bahsedebilir misiniz?
Ben Prof.Dr.Ata Özdemirci, yönetim bilimciyim. Akademik olarak; girişimcilik, stratejik yönetim, insan kaynakları bu alanlarla çalışıyorum. Aynı zamanda pek çok şirketin de kuruluş öyküsünde, kurumsal dönüşüm öyküsünde, süreçlerinin yeniden yapılanmasında rol aldım. 20 yıldır da akademisyenlik mesleğini yapıyor, 15 yıldır da kurumların bizzat içerisindeyim.
Girişimcilik ile ilgili fikir, ortağım İlker Küçükparlak’dan geldi. Teletıp alanından bahsetti ve bu alanın geleceğinin büyüklüğünden bahsetti. Oturduk, yazılımı ve ekibi nasıl yaparız bunları konuştuk. Sonra pandemi geldi, pandemi bu alanın gereğini artırdı ama bizi sarstı. Birlikte çalışma pratiğimizi sarstı ama yine de STETO’yu geliştirdik ve büyüttük. Sonrasında önemli yatırım alarak bu noktaya geldik. Geleceğinde ise amacımız farklı farklı ülkelere Steto’yu klonlamak.
2) Bizler STETO’yu araştırdık ama okuyucularımız kurucu ortağından dinlesin isteriz. Girişiminizin amacı nedir, neler yapıyorsunuz?
STETO, çeşitli alanlarda hizmet alanlar ile hizmet verenleri buluşturuyor. Diğer platformlardan tek farkı bu alanın psikoloji, diyetisyen ve montörlerle tek platform üzerinden buluşturması. Hizmet alanlar, anlık olarak hizmet verenlerin takvimlerini görebiliyorlar, seans ücretlerini ve sürelerini görebiliyorlar. Aslında biz muayenehaneyi ve ofisi ortadan kaldırıyoruz. STETO’nun amacı iki kişinini buluştuğu dünyayı kolay, sade ve güzel hale getirmek.
3) STETO fikrini insanlara söylediğinizde ne gibi geri dönüşler aldınız ve bu geri dönüşler girişiminizi sizce ne oranda etkiledi?
Aslında pek çok girişim bu olmaz, bunu kimse satın almaz gibi tepkilerle karşılandı. Ama bu fikir bu çok mantıklı, talep olacağı da söylendi. Girişimcilik dünyasını bilenler bilir, öyle hiçbir startupa birden talep yağmaz. Bizim de yavaş yavaş kendimizi tanıttığımız bir süreç oldu.
4) İyi bir ekibin sırları nelerdir?
Her şeyi dışardan verebilirsiniz ama içsel enerji ve motivasyonu kolay kolay veremezsiniz. Kendinden motive içten yanmalı olmalı, kendi kendini yönetmeli. Birbirleriyle iletişimi, inisiyatif almaları ve yaptıkları işten zevk almaları bu işin temel sırrı. Yaptığın işten zevk almıyorsan pazartesi sendromun var. Aslında pazartesi sendromu diye bir şey yoktur, işini sevmemek vardır. Zevkli bir iş, başkalarının söylemeden kendilerinin yapmasından zevk alan insanlardan, hayalleri ve vizyonu olan insanlardan ve tabii ki enerjisi yüksek, sinsilikten uzak insanlardan kurarsanız güzel bir ekip olursunuz.
5) Türkiye teletıp konusunda dünyada hangi konumda? Teletıp konusunda girişimciliğe sizce ne derece ihtiyaç var?
Türkiye, teletıp konusunda halen kanun yapılandırma aşamasında. Halen yapılandırılmış bir kanunumuz yok. Şu an doktorlar çalışmak legal değil. Sağlık Bakanlığı bir kanun yayınladı ama detaylandırmadı. Dolayısıyla şu an teletıp konusunda, özel radyoların zamanındaki gibiyiz. Bu alana geçileceğini herkes biliyor, ama henüz bir sertifikasyon sistemi yok. Bu olduğunda direkt sigorta sistemlerine entegre olacak. Yani siz teletıpla aldığınız hizmeti sigortadan düşebileceksiniz, kendinize ilaç yazdırabileceksiniz. Herkesin hayatını kolaylaştıracak. Hastane ve doktorların yükünü azaltacak bir şey. Sadece iyi bir yapılanma ve güvene ihtiyaç var.
6) Sağlık alanında girişimciliğe ne derecede ihtiyaç var? Bu alanda yönlendirmeler yapıyor musunuz?
Kurduğumuz girişim aslında kendi içinde bir yönlendirme. Bunu yaparken karşılıklı güvenin oluşması gerekir. Hem hizmet alanların hem hizmet verenlerin güveni gerek. Diğer alanlara göre daha daha oldschool işliyor sağlık sektörü.
7) Kariyerinizi incelediğimizde İTÜ İnşaat Mühendisliğinden mezun olduğunuzu ama kariyerinizi işletme alanında sürdürdüğünüzü görüyoruz. İşletme alanına nasıl ve neden yöneldiniz? Kendinizi keşfetme yolculuğunuz nasıldı ve üniversite çağında olan kendini keşfetmeye çalışan öğrencilere neler tavsiye edersiniz?
Ben mühendis olmak istemedim ama sınıfın akıllı çocuklarını mühendis yaptılar ben de onların peşinden gittim. O yaşlarda ne olacağımı düşüneceğim yaşlarda değil. İTÜ mühendisliği okurken staj yaptım hiç sevmedim mesleği. Karar verdim o zaman. Herhangi bir üniversitenin işletme mezunu olduğunuzda herhangi bir işe başvurabiliyorsunuz ama inşaat mühendisiyken bir reklam şirketine başvuramazsınız. Mühendislik yapmamaya karar verdiğimde ihtimallerimi nasıl çeşitlendirebilirim diye baktım. İşletme seçeneği vardı önümde. Upuzun bir tatil yaptım, döndüğümde bir tek Marmara Üniversitenin başvuruları açıktı. Yüksek lisans başvurusu yaptım. Bir yandan da çalışıyordum, sonra akademik yoldan devam ettim. Eğer birey 16-17 yaşında ne yapacağını biliyorsa standart mesleklere yöneliyordur. Doktorluk, avukatlık, hakimlik gibi. Zaten 20-30 sene sonra hangi mesleklerin olduğunu bilmiyoruz ki. Eğer tavsiye vereceksem genel-geçer alanlara girin sonra kendinizi uzmanlaştırın. Baştan uzmanlaşmış bölümlere girdiğinizde kendinizi kısıtlamış oluyorsunuz. Biz şu an çocukları bilmediğimiz dünyaya yetiştiriyoruz. Onlara ne olmaları gerektiğinden çok kendi alanlarını seçebileceği alanları yaratmalarını tavsiye ediyoruz.
8) Türkiye’deki işletmeciliği nasıl görüyorsunuz?
Aile işletmeleri ağırlıklı. 2. Ve 3. Kuşaklara geçmeye başladı ve bu kuşaklar daha çok okul okudu. Profesyonelliğe ve danışmanlığa daha çok önem vermeye başladılar. Kriz ortamında, doların daha çok değiştiği dünyada, ihracat ve ithalat dengesinin değiştiği ortamda daha yaratıcı ve dinamik işler gerçekleştiriyorlar. Pek çok kişinin kurumsal girişimcilikleri yüksek. Doğru kararlar alabiliyorlar. Stabil dünyadan gelmedikleri için kaslara sahipler. Türkiye’nin gözükmeyen bir kısmı da var. Organize sanayi bölgelerindeki 30-40 kişilik inanılmaz işler çıkaran işletmeler var. Sizler çok görmüyorsunuz, ama inanılmaz potansiyeller var. İçeri girdikten sonra olanlara şaşırıyorsunuz. Ne eksiği var? Güney Kore ile aramızdaki fark onlar gibi 5 büyük markamız yok. 5 büyük markamız olsaydı bu noktaya gelirdik. Çoğu alanda çok iyiyiz ama devasa marka olma işini beceremedik bu biraz da finanslaşma ile da alakalı. Bunları başardığımızda önümüzün çok açık olduğunu düşünüyorum.
9) ‘İşletme zekası’ sizce var mı?
Yönetim bilişim sistemleri kurma, ERP sistemlerini kurma bunu yaratma amacıyla yapılan bir şey. Aslında sadece Türkiye’ye özel değil. ERP sistemleri böyle çok büyük bir işletme zekası, kendi kendine geliştirme gibi şeyler gözlemlemiyorum. İşletmeleri hantallaştırıyor tam tersi. İşletme zekası yerine dinamik proje yönetim ekiplerinin zekası çok daha mantıklı bir çözüm. Kocaman işletmeye zeka kazandırmaktansa, işletmeye tarihi bilgilerinin atanabileceği alan olması, işletme zekasının dinamik proje ekipleriyle gerçekleşebileceğini düşünüyorum. Tek bir yazılım kuralım işletme zekası gelişsin gibi bir dünya yok maalesef
10) STETO’daki başarınızın sırrı sizin işletme alanındaki bilgi birikiminizden mi kaynaklı? Başarınızın nedenini nasıl tanımlarsınız?
Yıllardır herkese tavsiyeler veren bir insanım. Yüzlerce patronla 1-1 ilişkim oldu, verdiğim tavsiyelerin bir kısmını kendim kullandım. Bu tavsiyelerin başında, adım adım ilerlemek, iyi ekip kurmak ve iyi bir iş modeli yazmak var. Bu 3’lü ilk başta olmadı ve hala bu konuda geliştirmemiz gereken uzun yolculuk var. Ama kendimizi geliştiriyoruz. Burada deneyimlediğimiz, gördüğümüz çoğu şey kitaplarda yazmıyor. Hatta bazıları kitaplarda yazanın tam tersi.
11) Girişimcilikte gerekli yetkinlikler sizce nelerdir?
Birinci zamanı kendinize yaratabilmeniz. Ya zengin çocuğu olacaksınız, ya başka geliriniz olacak ya birisi size destek verecek hayatta ya da küçük bir birikiminiz olacak. Bunlar olmadan girişimci olmanın da yolları açıldı. Kurumsal fonlara ulaşma, ortaklık alma, operasyon karşılığı ortaklık olma. Geçmişe göre daha kolay ama girişimcilikte en önemli yetkinlik kelepçelerinizin olmaması. Evlendin 1.kelepçe çocuk oldu 2.kelepçe ev kredisine girdin 3.kelepçe yani 1 ay bile maaşsız yaşayamayacak hale getirirsen kendini bu iş için gecikmiş olabiliyorsun. Dolayısıyla gerekli yetkinlikler; biraz hayal kurmayı sevmek biraz eğlenmeyi sevmek ve ekibi kurabilmek. Tek başına hiçbir şey yapamazsın. Pratik olmak ve doğru iş modelini oturtmak da önemli
12) Girişimcilikte başarıyı yakalamak işletme eğitimi alanlar için daha mı olası? İşletme eğitimi almak girişimcilikte başarıyı ne derece etkiler? Girişim sahiplerinde ve girişimlerinin gelişmesinde işletme eğitimi alanlar ve almayanlar arasında nasıl farklılıklar görülebilir?
Formal işletme eğitimi olmasa bile, işletme yönetimi, girişimcilik, ekip kurma ve yönetme, organizasyon, iş modeli oluşturma bu bilgilere ulaşabilmesi gerekiyor. Webinar, youtube, ister benim Youtube’daki işletme yönetim derslerim olur 🙂 kitaplardan olur, bu bilgilere sahip olabilirsiniz.
Bu farkları en iyi babalar ve oğullarda görüyoruz. Patron baba alaylı oluyor ve oğlunu-kızını iyi okullarda geliştiriyor. İyi okullarda gelişenler her şeyi kitabi yapmaya çalışıyor, babalar da ne gerek var diyor. İkisinin de artı ve eksileri var. Eğitim alanların büyüyebilme ve eğitim alma vizyonu daha iyi oluyor. Eğitimi almayanlar daha tüccar kafasıyla, üçe alıyorsam beşe satayım. A-rge, pazarlama ne gerek var, harcama konusunda problem yaşıyorlar ama kazanmak için harcamanız gerekiyor.
13) Girişimciler için önereceğiniz kitap veya makaleleri bizlerle ve okurlarımızla paylaşabilir misiniz?
İçerisinde benim de bölümümün olduğu bu kitabı önerebilirim.
İlginizi Çekebilecek Diğer 13ilinmeyenler Röportajlarımız
13 Soruda Zeynep Eliçin ve Varsapp
13 Soruda Buse Özgür ve Ventus Karavan
13 Soruda Belen Bakar ve Campie
13 Soruda Kemal Tamer ve Tamer Capital
13 Soruda Abdülkadir Koçer – Ahmet Unat ve Bullbeez